Ebelerden ‘doğum koçu’ şikayeti

Anadolu Ebeler Derneği Başkanı Uzman Ebe Nesibe Üzel, “Bu davaya müdahil olacağız ve süreci takip edeceğiz. Kendi alanıyla ilgili görev yapmayan kişilerin neden olduğu olumsuz sağlık sonuçları ile derneğimiz, suç duyurusunda bulunmuştur” dedi. Üzel, ebelik sisteminin zayıfladığı ülkelerde bundan doğan boşluktan yararlanmak isteyen bazı kesimler için doğum koçluğu gibi “sosyal medya” trendlerinin, suistimallere yol açtığını ve anne bebek hayatının güvenliğini tehdit eder hale geldiğini vurguladı.

Doğumun, doğal koşullar altında ama tıbbi takipleri de içerecek şekilde yürütülmesi gereken bir süreç olduğunu belirten Doğasında Doğum Derneği Başkanı, Kadın Doğum ve Perinatoloji Uzmanı Prof. Dr. Aydan Biri, 33 yıllık bir kadın doğum hekimi olarak “doğum koçu” kavramını asla kabul edemeyeceğini, bu işi ancak sağlık eğitimi almış ebelerin güvenle yapabileceğini söyledi.

“BİZ 10 YILDIR BU TEHLİKEYİ ÖNGÖRÜYOR VE UYARIYORDUK”

Sağlık Bakanlığı’na geçtiğimiz Temmuz ayında konuyla ilgili bir uyarı yazısı yazdıklarını da söyleyen Üzel, Bakanlığın 25 Aralık’ta bu yazıya cevaben il müdürlüklerine yazı göndererek, bu kurumlarla ilgili yasal sürecin başlatılacağını belirttiğini ifade etti.

Üzel, “Biz, Anadolu Ebeler Derneği olarak, 10 yıldır böyle bir tehlikeyi zaten öngördük ve bu tür mesleklerin türemesi ve kadınlara sosyal medya üzerinden doğrudan, hiç denetimsiz ve kontrolsüz bir şekilde erişebildikleri, bu durumun çok korkunç düzeylere ulaştığı konusunda uyarılar yaptık. Tanımlanmış olan bir takım destek ve yardım hizmetleri ve bunların ücret mukabilinde anneye cazip tekliflerle sunulmuş olması kesinlikle güvenlik tehdidi oluşturmaktadır.

Çünkü burada, tanı ve tedaviyi geciktiriyorsunuz; aynı zamanda da anne adayını gerçek ebelik yaklaşımından da mahrum bırakıyorsunuz. Sonuçta da ciddi sağlık sorunları ile sonuçlanan vakalarla karşılaşıyorsunuz” dedi.

“SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDUK, DAVAYA MÜDAHİL OLACAĞIZ”

Uzman Ebe Üzel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kadınların müdahalesiz, son derece trend olan uygulamalarla doğum yaklaşımlarını, sağlık personeli olmayan birinden talep etmeleri çok sakıncalı ve tehlikeli. Biz dernek olarak aynı zamanda toplumun daha sağlıklı gebelik doğum hizmetlerine erişmesi için mücadele ediyoruz. O yüzden de bu davaya müdahil olacağız ve süreci takip edeceğiz.

Kendi alanıyla ilgili görev yapmayan kişilerin neden olduğu olumsuz sağlık sonuçları ile derneğimiz, suç duyurusunda bulunmuştur. Doğuma hazırlık, danışmanlık merkezleri açılması ile ilgili 2018 yılında bir genelge yayınlandı. Burada örneğin (bu kurumların) ebenin sorumluluğunda ve kadın doğum hekiminin varlığında açılması gerekliliği var; asla görev alanı dışına giren bir meslek tanımı yok.

Sağlık Bakanlığı’na da dernek avukatımız kanalıyla geçtiğimiz Temmuz ayında bir uyarı başvurusu yapmıştık bununla ilgili. 25 Aralık’ta bu yazımıza bir cevap geldi Sağlık Bakanlığı’ndan ve tüm illere, ‘denetimsiz ve kontrolsüz yapılan eğitimlerin aslında Sağlık Bakanlığı’nın izni olmadan yapıldığına ve takibe alınması gerektiğine, suçu tespit edilenlere de  suç duyurusunda bulunulacağına dair’ yazı gönderildiği belirtildi.”

“58 BİN EBENİN SADECE 8-9 BİNİ GEBELİK VE DOĞUM SÜRECİNDE AKTİF”

Bu sıkıntıların, sağlık hizmetlerinde ebelik sisteminin zayıfladığı ülkelerde daha çok görüldüğünü vurgulayan Üzel, sözlerini şöyle noktaladı: “Gebelik sürecinde bir risk belirdiğinde, o riskin belirtilerini en erken tanımlayıp bir hekim ile ilişkilendirilecek olan yegane kişi ebedir.

Dolayısıyla ebe dışında birisinin danışmanlık yapmaya kalkması, malpraktis davalarını da içeren sonuçlara sebep olabilir. Türkiye’de her yıl yaklaşık 1 milyon 250 bin doğum gerçekleşiyor ve 58 bin ebemiz var. Bunu orantıladığınız zaman sayılar şahane görünüyor.

Ancak ebelerin hemşirelik alanına kaydırılması, bu ihtiyaçları ve bu tehlikeleri doğurdu. Bu ebelerin kaçı gerçekten gebelik, doğum ve lohusalık süreçlerinde aktif olarak görev alıyor derseniz, yaklaşık 25 bini yani yarıya yakını hemşirelik hizmetlerinde görevlendirildi, 10-15 bin kadar ebemiz de aile sağlığı merkezlerinde, birinci basamakta.

Yani doğum ve doğum sonrası lohusalık süreçlerindeki aktif ebe sayısı 8-9 bini geçmez. Biz, çok yüksek olan anne ölüm oranlarına çok büyük mücadelelerle düşürmüş bir sağlık camiasıyız bu ülkede. Şu anda çok idealize olan ve daha iyiye giden anne çocuk sağlığı hizmetlerini bu gibi denetimsiz oluşumlarla riske atamayız”

“KENDİNİ EBE ZANNEDECEK KADAR SUİSTİMAL EDİYORLAR”

Prof. Dr. Aydan Biri ise sağlık personeli olmayan birinin doğumda koçluk adı altında yetkilendirilmesi, o kişinin kendini “ebeö zannedecek kadar bu yetkiyi suistimal etmesinin asla desteklenemeyeceğini belirterek “Çünkü doğum, ebe ve doktor için bile yeri geldiğinde son derece riskli ve sıkıntılı bir süreç olabiliyor.

Kaldı ki hiçbir sağlık bilgisi olmayan bir bireyin, aldığı kısa bir eğitimden sonra doğumu yaptıracak kadar cüretkar olması kabul edilemez. Bence buna izin veren sistemlerin gözden geçirilmesi lazım dedi.

Kadınların evde doğum tercihiyle ilgili dünyada yapılan araştırmalarda en büyük kaygının hastanede doğum sancısı, ağrı kesici, anestezi veya sezaryen gibi daha fazla müdahaleye maruz kalacağı; bazen doğar doğmaz bebeğine mama verilmesinden endişe etmesinden kaynaklandığını belirten Prof. Dr. Biri, şu bilgileri verdi: “Ama evde planlı doğumu yaygın olarak uygulayan ülkelerde bile oranlar yüzde 1’in birini üzerinde değil. Örneğin en yüksek oranda (ve profesyonelce) uygulayan ülke Hollanda’da bile, son 70 yıldır yüzde 75’lerden yüzde 13’lere düşmüş evde doğum oranları. Her yıl da yüzde 1-2 kadar azalarak devam ediyor”

“EVDE DOĞUMU DESTEKLEYEN SİSTEMLERDE ÇEVRE HASTANELERLE İŞBİRLİĞİ VAR”

Evde doğumu destekleyen ülkelerde, organize bir sistemin kurulduğuna da işaret eden Prof. Dr. Biri, “Öncelikle evde doğumda özel olarak tecrübeli bir ebelik ve hastane sisteminiz olacak.

Zaten annenin de takipte olması gerekli. Ayrıca, bebeğini baş gelişi olduğu, iri olmadığı, annenin ileri yaş olmadığı ve bebeğin çok kilolu ya da çok düşük kilolu olmadığı gibi özel kondisyonlar tanımlıyorlar. Hollanda’da örneğin olası risklere karşı kapıda bekleyen bir ambulans oluyor. Ayrıca eve yakın hastaneler de bu anlamda işbirliğine dahil edilmiş oluyor.

Tüm bunlara rağmen evde doğumların yüzde 8 ila 33’ü pekçok tıbbi sebeplerle hastane sevki ile sonuçlanıyor. Ayrıca annenin ilk doğumu ise bebekte sağlık riski 3,5 kat daha fazla ve üstelik deneyimli ekiple. Hele bir de evde doğumda ekip deneyimsizse, bu risk daha da fazla artıyor. Böyle bir organizasyon, ülkemiz için zaten söz konusu değil. Sağlık Bakanlığı’nın böyle bir uygulaması olduğunu ben bilmiyorum” diye konuştu.

“EVDE DOĞUM İÇİN HİÇBİR KRİTERE UYMAYAN BİR OLGU”

Pandemiyle beraber dünyada evde doğum talebinde artış olsa da, bunun gerçekleşmesi için evde doğum konusunda tecrübeli ve eğitimli sağlık ekiplerinin, acil bir durum olduğunda gebenin en kısa sürede gerekirse ambulansla hastaneye götürülmesini sağlayacak bir sistemin gerektiğini belirten Prof. Dr. Biri, “Evde doğumu destekleyen ülkelerde bile sınırlamalar var.

Anne 35 yaş altında olacak, bebekte düşük ya da yüksek kilo olmayacak, bebek baş gelişi ile doğum kanalında olacak, mümkünse annenin ikinci doğumu olacak. Bu son olayda gerek anne yaşı, gerek gebeliğin haftası, en önemlisi de bebeğin pozisyonu itibariyle bu şartların hiçbirisini zaten görmüyoruz. Muhtemelen burada bir takipsizlik de var, anne takipte olmayan bir gebelik yaşıyordu. Bir de bunların üzerine, sağlık personeli olmayan birisinin, ileri haftadaki ‘makat doğuma’ müdahale etmeye kalkmasının kabul edilebilir bir tarafı yok” dedi.

“DOĞUMDA KOÇLUK HİZMETİ DİYE BİR ŞEY YOK, EBELER VAR”

Son olarak, bir meslek grubuymuşçasına, ücret karşılığında doğum koçu sıfatıyla annelerin yanında doğuma gidebilen bu kişilerin resmi olarak hiçbir kaydının olmadığına da işaret eden Prof. Dr. Biri, sözlerini şöyle noktaladı: “Ayrıca bu kişiler bu işi ücretine mukabil yapıyorlar. Bunlar kim, bir hastaneye gidiyor ya da bir eve geliyor? Sen sağlık çalışanı değilsin, nereye bağlısın, meslek mensubu musun? Sosyal Güvenlik Kurumu’na mı bağlısın? Çok belirsiz şeyler.

‘Koçluk hizmeti’ diye bir şey yok doğumda. Ben bunu bir hekim olarak asla kabul edemem. Bunun için tanımlanmış bir meslek grubu var ve o da ebelik. Kadın doğum hekimi ile iç içe çalışan, anneyi güvende tutan, bilgilendiren ve destekleyen bu meslek grubunu biz doğumdan uzaklaştırdık, doğum hizmetlerinde daha fazla müdahaleci ve sabırsız bir dönemi yaşıyoruz.

Ülkemizdeki en önemli sorun, ebelik hizmetlerinin yeterince iyi planlanmamış olması. Doğumun da ev huzurunda, minimum müdahale, maksimum güven ve konfor ile sağlanabileceği hastane ortamlarında yapılması gerektiği anlayışını savunuyorum. Çünkü burada her şeyi aksiliklere göre planlarsınız, doğumu maksimum şekilde desteklerseniz ama bu illa müdahale edeceğiniz anlamına da gelmez” (DHA)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir